Hepimizin farkedebileceği gibi ülkemizde özellikle büyük şehirlerimizde "Taş Fırın", "Odun Ekmeği" üreten fırın sayısı son zamanlarda çığ gibi artmaya deyim yerindeyse mantar gibi bitmeye başladı. Bir apartmanın alt katında veya eski köhnemiş tek katlı bir bina bir anda bacasından kara dumanlar tüten bir ekmek fabrikasına sorgusuz sualsiz terfi edebiliyor. Nasıl oluyor da oluyor demeyin, oluyor çünkü ülkemizin gerçeği, kişisel menfaatler ön plana çıkınca, kanunu uygulamakla görevli kişiler, devletin kanunu yerine, kendi kanunlarını uyguluyorlar.
Gayri Sıhhi Müessese olarak kabul edilen ekmek ve unlu mamüller üreten fırınlar 19.03.2007 tarihinde çıkarılan ve Resmi Gazetede yayınlanan 2007 / 11882 Karar sayılı yönetmelikle 1000 kg / gün üzerinde kapasiteye sahip 1. sınıf fırınlar BüyükŞehir Belediyesi olan illerde minimum 400 metrekare alana, 1000 kg / gün'den az olan 2. sınıf fırınlar ise yine Büyükşehi Belediyesi olan illerde minimum 250 metrekare alana sahip olmalıdılar. Bu metrekare değerleri ekmeklerin hijyenik ortamda üretilmesini sağlayan minimum değerlerdir.
Bahsi geçen 400 veya 250 metrekarelik alanda, un depolama alanı, su deposu, hamur teknesi, mayalama, bekletme alanları ve tavanı en az 3,5 yüksekliğinde satış yeri gerekiyor bunun yanında jeneratör, çalışanlar için tuvalet, lavabo ve banyo, yataklar, soyunma odası ve yakıt deposu olması gerekmektedir. Ayrıca tuvalet soyunma ve yatak odaları ile birlikte yakıtın depolandığı alan unların depolandığı veya işlendiği alanlar ile bağlantılı ve iç içe olmamalıdır.
Örnek vermek gerekirse semtimizde zaten 400 metrekareden büyük 1. sınıf altı günümüz standardı hijyenik koşulları destekleyen fırın varken, bunlar elektrik ve doğalgaz ile direk ateş ve yakıtla temas etmeden ekmek pişirmektedirler, 2005 yılından sonra bunlara iki tane kendi deyimleri ile 2. sınıf "odun fırını" eklendi.
1. Bu fırınlar 50-60 metrekare alanda ekmek pişirmektedirler,
-- 50-60 metrekare alanda hijyen olmaz, tuvalet, yakıt ve hamur iç içe demektir.
2. Odun fırınlarında, ekmek veya unlu mamülün direk ateşle teması söz konusudur,
-- Ürünün üzerinde kullanılan yakıta ait karbon partiküllerin yapışması kaçınılmazdır, karbon partiküller kanserojen olduğunu söyleme gereği dahi duymuyorum.
3. Odun fırını altında faaliyet gösteren fırınların her saniye denetlenmesi mümkün değildir,
-- Dolayısı ile yakıt olarak ne kullanıldığı tespit edilemez, kullanılacak yakıt fırıncının insiyatifine bırakılmıştır, yani ister odun kullanır ister içinde yapıştırıcı maddeler ihtiva eden kırık suntaları yakar, ister kömür yakar isterse eski araba lastikleri. Gıda gibi özellikle de ekmek gibi bir maddenin pişirilmesinde kullanılan yakıtın fırıncının insiyatifine bırakılması asla kabul edilemez bir hatadır. Belediye denetimleri ise çoğu üstün körü yapılmakta veya belli menfaatler karşılığında halkın sağlığıyla oynayanlar görmezden gelinmektedir.
4. Odun fırınları ve baca faktörü,
-- Elektrik ve doğalgaz ile ekmek pişiren fırınların bacalarından sadece su buharı çıkar, odun fırınlarında ise is ve kara duman, bu nedenle büyük şehirlerde çevreyi rahatsız etmemeleri için fırınların sulu baca sistemi denilen kokuyu ve isi, su içine hapseden bir baca sistemine sahip olmaları öngörülmüştür. Ancak uygulamada iki tane sulu baca sistemi mevcuttur, birincisi yukarda bahsettiğim tipte isi ve kokuyu suya hapseden sistem bir de sulu baca sistemi gibi görünüp de 1/10 fiyatına mal olan göstermelik sulu baca sistemi. Genellikle odun fırınları maliyetin çok düşük olması nedeniyle sahtesini yaptırmayı tercih etmektedir. Çevreden yapılan baca ile ilgili şikayetlerde ise fırıncı denetimi yapan Belediye görevlisi maddi açıdan memnun edilip, kolayca baca sisteminin gerekli koşulları sağladığına dair rapor düzenlenmektedir. Öyle ki semtimizdeki bir odun ekmeği fırını yandaki bir evin bacasının tutuşmasına sebebiyet vermiştir, diğer fırın ise günde beş defa kara dumanını sokağımıza ve evlerimize ihraç etmektedir, yapılan şikayetler sonucunda, Kadıköy Belediyesi görevlileri, uzun itfaiye merdiveni dışında ulaşılması hiçbir şekilde mümkün olmayan bir yükseklikte olan bacada ölçüm yaptıklarını ve ölçümün standartlara uygun olduğu şeklinde rapor hazırlamış ve bizlere sunmuşlardır.
5. Odun katliamına çanak tutuluyor.
-- Birçok devlet kurumu ve özel kurum ağaç katliamının engellenmesi ve dünyanın daha yaşanılır olması için artık faturalarını bilgisayar ortamında gönderirken bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, 21. yy'da ekmeğin 17-18 yy'daki şartlarda gayri hijenik şekilde pişirilmesi ise gerçekten, "herkes gider mersine biz gideriz tersine" deyimlerini akıllara getiriyor.
6. Devlet odun fırınlarını görmezden gelerek haksız rekabet ortamı yaratıyor,
-- 1. ve 2. sınıf gayri sıhhi müessese ruhsatı almak için fırınlardan 400 metrekare veya 250 metrekarelik alan zorunluluğu getiren yönetmelik ortadayken 50-60 metrekarede üretim yapan odun fırınlarına göz yumulması, standartları karşılamak için daha çok kira ödeyen veya daha çok geniş alan ayırmak zorunda olan fırınları zor durumda bırakıyor, işini doğru yapan halk sağlığını koruyan fırınlar milyarlarca lira kira öderken 50-60 metrekarelik köhnemiş bir evi menipüle eden odun fırını 400-500 lira kira ödüyor. Kaybeden ise önce işini doğru yapanlar sonra da biz yani halk oluyoruz.
Gelin hep beraber hijyenik ortamda üretim yapmayan, çevreyi ve insan sağlığını hiçe sayan odun ekmeği ürettiğini iddia eden magandalardan ekmek almayalım sağlığımızla oynamayalım ve oynatmayalım.
19 Haziran 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder